28 Eylül 2008 Pazar

- FOMA -




FOMA’DAN ÇOK SES GETİRECEK ALBÜM

Bundan yaklaşık sekiz ay kadar önce FOMA’nın çıkaracağı ilk EP hakkında da yazmıştık. Geçen sayıda da yeni çıkacak olan albümle ilgili ilk haber yine Blue Jean’deydi. Nisan ayında çıkarmış oldukları EP elbette ki çıkacak olan bir albümün habercisiydi ve beklenen an geldi, FOMA’nın ilk albümü Ekim sonu itibariyle müzik marketlerdeki yerini alacak.

Adı “ALBÜM”

Çıkarmış oldukları EP’deki parçalardan “İnsafsız”a çektikleri klip, katıldıkları tv programları ve yazılı basından takip ettiğimiz; Evren Uysal, Tanju Eren, Murat Tümer ve Batur Yurtsever’den oluşan FOMA grubu bir yıldır üzerinde çalıştıkları albümlerini Deneyevi Stüdyoları’nda gerçekleşen yaklaşık iki aylık kayıt sürecinden sonra yayınlamaya hazır. ‘ALBÜM’ adını taşıyan albümlerinin Mix, mastering ve sound tasarımını yine Finlandiya’daki dünyaca ünlü Finnvox Stüdyoları’nda gerçekleştiren grubun dinleyicilerine hazırladığı sürprizler de yok değil...

Sürprizlere Hazır Olun

Deneyimli müzisyenlerin çıkartacağı bir albüm olması bir yana dursun “ALBÜM”deki üç farklı parçaya eşlik eden üç farklı isim de dikkatleri çekiyor. Bunlardan ilki trompetiyle parçayı alıp bambaşka yerlere taşıyan caz virtüözü İmer Demirer. “Hayır Diyemedim” adlı parçada trompetini konuşturan İmer Demirer’in bir rock grubu ile gerçekleştirdiği ilk çalışma. İnsan bu parçayı dinledikten sonra resmen üzerine başka bir şey dinlemek istemiyor. Kendisini ve yaptığı işleri takip etmenizi öneririm, gördüğüm en acayip müzisyenlerden biri. Kendisiyle ilgili bilgilere www.myspace.com/imerdemirer adresinden ulaşabilirsiniz.

Bir diğer önemli isim ise hepimizin çok yakından tanıdığı, dünyaca ünlü grup Apocalyptica. Yoğun dünya turnelerinin arasında iki gün ayırıp Helsinki’ye dönen ve 8 dakikalık bir parça olan “Opus 8” için kolları sıvayan grubun da katkısıyla şarkı görkemli bir senfonik şölene dönüşmüş. Christina Scabbia (Lacuna Coil), Ville Valo (H.I.M), Lauri Yiönen (Rasmus) ve Adam Gontier (Three Days Grace) gibi dünyaca ünlü isimlerle de düet yapan grubun FOMA ile gerçekleştirdiği bu çalışma yurtiçinde ve internette takip ettiğim kadarıyla yurtdışında da oldukça ses getireceğe benziyor.

Son olarak, albüme katkısı olan en genç isim ise “3. Köprü” parçasının intro’sunda çaldığı flüt ile Ece Su Tümer.

Kasım ayında güzel bir konserle albüm lansmanını gerçekleştirmeyi planlayan grubun aynı tarihlerde ‘ALBÜM’den çıkaracakları ilk klipleri de ekranlarda dönmeye başlayacak. Gerçekleştirdikleri iş birlikleri ve albümdeki prodüksiyon kalitesiyle oldukça ses getireceğine şimdiden kesin gözüyle bakılan FOMA’yı kaçırmamanızı tavsiye ederiz. Demedi demeyin:)

www.myspace.com/fomaband

PERTTU KIVILAAKSO (APOCALYPTICA) RÖPORTAJI

Bu sene uzun sürecek bir turnedesiniz. Turne nasıl geçiyor? Bu turne boyunca en favori konseriniz hangi ülkede gerçekleşti?

Perttu: Evet neredeyse her yerde konser verdik! Gerçekten harika aynı zamanda da zor bir turne ve devam edecek... Son olarak Amerika’da festivaldeydik, Amerika’da 35 konserimiz daha olacak. Bir turne de İngiltere’de gerçekleşecek. Sonrasında turnemiz hemen hemen tamamlanmış olacak. 150 konserin ardından... Şimdilik :) Çünkü yılbaşı tatilinin ardından yine devam edeceğiz. Favori yerime gelince; Helsinki, kendi şehrim... Orada konserden sonra evime yürüyorum. Diğer yerlerde olmak ile kıyaslayınca bu en güzeli.

Günümüz müzik endüstrisi hakkında ne düşünüyorsun? Hem kendi ülkeniz Finlandiya açısından hem de dünya geneli için?

P: Kendi içinde zayıf, kötü ve kesinlikle ölüyor! İyi müzik yapılıyor ya da yenilikçi ve ilginç çalışmalar var. Ama herkes için genel problem iş koşullarının hızlı bir şekilde çöküyor olması. Birçok grup vazgeçmek zorunda kalıyor, plak şirketleriyle anlaşma yapamıyor. Plak şirketleri birleşiyor, bütün çalıştıkları insanları işten çıkarıyorlar ve durup önceki 50 – 100 isim yerine sadece birkaç olaya odaklanıyorlar. Bu gerçekten çok kötü. Şuanda Latin Amerika’nın durumu Finlandiya’dan daha kötüdür belki ama zaten Finlandiya her zaman daha küçük bir piyasaya sahip oldu hala da minicik... Tek düşman da internetin kendisi değil. Örneğin MySpace sanatçıların çalışmalarını insanlarla paylaşması için harika bir araç. Asıl problem albümler satın alınmayıp da çalındığında başlıyor. Bizi bu kızdırıyor.

Türkiye birçok ilde birçok konser verdiniz. Türkiye hakkında ne düşünüyorsunuz? Yakın zamanda tekrar Türkiye’ye gelmeyi düşünüyor musunuz?

P: Tabii ki! Türkiye’deki hayranlarımızın bize tepkisi her zaman çok iyi oldu! Ve bir dahaki sefere zamanımız ne zaman uyarsa geleceğiz.

Dünya piyasasından birçok isimle birçok başarılı çalışma gerçekleştirdiniz. Son olarak da Türkiye’den FOMA grubunun albümünde bir parçada çaldınız. Bu çalışmayı nasıl buldunuz?

P: Bu çalışmayı gerçekten çok ilginç buldum çünkü bu çalışma kesinlikle benim ve bizim daha önce yapmış olduğumuz çalışmalardan farklıydı... Daha önce Şebnem Ferah’la bir çalışma gerçekleştirmiştik onda daha çok Türk ezgisi vardı fakat FOMA ilginç bir şekilde Avrupa’nın diğer yerlerinden de bir çok müzikal unsuru bir araya getirmiş. Ve tabii ki bu parçaya (Opus 8) biraz finli-karanlık-melankolik çello partisyonları eklemek beni mutlu etti. Sonucu çok beğendim ve bir gün bu parçayı FOMA ile beraber çalmak gerçekten harika olacak!


İpek Atcan

Blue Jean - Ekim 2008

- SEX PİSTOLS (Finlandiya/Helsinki Ice Hall) -


KONSER ŞAHANE GERİSİ BAHANE
Bir gün birisi bana Sex Pistols konseri izleyeceğimi söylese hadi canım derdim, birileri getirecek de izleyeceğiz... Nerde... (Bilmam anlatabildim mi?) Ama ne şanslıyım ki Sex Pistols’ın Helsinki Ice Hall’daki performanslarını izleme şansım oldu.
Sex Pistols’ın Yaşı Yoktur
Konsere iki saat kala gittiğimiz ve soğuk Finlandiyalı organizatör tarafından karşılandığımız ilk dakikalar oldukça sıkıcı geçeceğe benziyordu Amacım sadece Sex Pistols izlemekken prosedür gereği ön grupları da izlememiz gerekmişti. Biraz etrafa bakmak biraz da insanları görmek için içeri girdiğimde gördüğüm manzara karşısında şok oldum “7’den 77’ye” tabiri hiç bu kadar yerinde olmamıştır herhalde. Genç, yaşlı herkes sahnedeki Finli grubun şarkılarını bir yandan ezbere söylerken bir yandan da deli gibi hareketliydi. Zaten bu manzara karşısında Sex Pistols esnasında yaşanacakları az buz kestirebiliyorsunuz...
Ve Sex Pistols Sahnede
Herkes sahnenin arkasında Sex Pistols yazısına odaklanmış hep bir ağızdan “Sex pistols, Sex Pistols” diye bağırırken Johnny Rotten, Glen Matlock, Paul Cook ve Steve Jones birden sahnede beliriverdi. Basına sadece ilk 3 parçada fotoğraf çekme hakkı verilmişti ben de o kadar profesyonel fotoğrafçı arasına elimdeki minik fotoğraf makinam ile dahil oldum. Maksat babaları en önden izlemekti. 3. şarkıya doğru artık Rotten’ın neredeyse burnunun fotoğrafını çeken fotoğrafçılar Rotten tarafından sahne önünden kovuldu. Ben de tribündeki yerime geçtim. Hazır gaza gelmiş etrafa sataşırken ben ve benim gibi tribünde oturanları da es geçmedi elbet ve “k.çlarınızın üzerinden kalkın ve sahaya inin” şeklinde çağrıda bulundu. Saha içinde kopan alkış ve saha içine inenler gerçekten görülmeye değerdi. “God Save The Queen” ve “Anarchy in the UK”de tam da tahmin ettiğim gibi tüm spor salonunu yerinden oynattı ve seyirci bir saniye olsun yerinde durmadı, duramadı. Rotten politik ve dini atıflarda bulunmayı da ihmal etmedi. “Bush’un İran’da işi ne, Rusya’nın Gürcistan’da işi ne?”, “Hadi Allah’ı yüceltelim, hadi İsa’yı yüceltelim, Hadi Buddha’yı unutalım” sözleriyle dini alet ederek savaşan politikacı ve destekçilerine sevgiyi unuttukları mesajını verdi. Sürekli seyirciye sataşma halindeki Rotten bir ara kendi göbeğini göstererek Helsinki’ye uygun bir insan olduğunu ve göbeğinin bira içmekten o kadar şiştiğini söyledi. Sigara içmenin yasak olduğu konser alanında iki kere sigara molası veren ve sigaranın zararlarından bahseden Rotten bir ara kendisine tüküren seyirciye “Senin AIDS’ine ihtiyacım yok i.ne” diye çıkıştı ve yine herkesin çığlık çığlığa bağırmasına neden oldu. Konser bitiminde seyircinin yoğun ilgisine dayanamayarak 2 kez bis yapan grup teker teker tüm tribünlere ve saha içine dönerek seyirciyi alkışladı ve duydukları minneti gösterdi. “No Fun”, “Belsen Was a Gas”, “Pretty Vacant”, “Bodies” ve “No Feeling” gibi birçok parçalarını çalan Sex Pistols, Helsinki’de şahane bir performans sergiledi. Sahnede bir Punk tanrısı gibi olan Rotten ve gitarda grubun lokomotifi olan Glen Matlock gerçekten de harikalardı. Geçen seneler sonunda grupta değişen tek şey sanırım biraz göbeklenmiş olmaları:)

İpek Atcan

Blue Jean - Ekim 2008

- FINNVOX STÜDYOLARI (Helsinki) -


Metalcilerin ve Rockerların Kabesi: Finnvox!
En çok görmek istediğim ülke hep Finlandiya olmuştur. Hatta neden bilmiyorum ama sanki orda doğmuşum da sonra yanlışlıkla Türkiye’ye düşmüşüm hissi de vardır bende. En sonunda hem biraz tatil hem de FOMA’nın çıkacak olan albümünün mix ve mastering’leri için oraya gidebildim. Uçaktan inene kadar “eh kesin bir aksilik olur da gidemem ben, biliyorum” şeklinde kendi kendime konuşuyordum. Ama sonra bir baktım ki aa Helsinki havaalanındayız. Otele gidip, eşyalardan kurtulup, yorgunluğu bir kenara atıp Helsinki sokaklarında yürüme planları yaparken ben bir taksi geldi ve bindik...
Finnvox’tan Sıcak Bir Merhaba
Takside etrafın güzelliğini seyrederken, derinlerden gelen Judas Priest “Breaking The Law” parçası ile kendime geldim, iPod’umu açık unutmuş olmalıyım diye düşünyordum ki o da nesi, ses taksi şöförünün cep telefonu melodisi… Evet doğru ülkedeydim. Taksiden indiğimizde karşımda koskocaman Finnvox’u gördüğümde epey bir şaşırdım, ben otele gidiyoruz zannederken meğer Finnvox’a gidiyormuşuz. Stüdyoda bizi 25 yılı aşkındır orada çalışan ve stüdyonun müdürü olan Risto Hemmi karşıladı. Stüdyonun 1965 Yılı’ndan bu yana faaliyette olduğunu düşünürsek; Risto da emir başlardan biri diyebiliriz. Planlar dahilinde olmayan bu Finnvox ziyaretimizde Risto ile bol bol sohbet ettik ve bana uçsuz bucaksız ve labirente benzeyen stüdyoyu gezdirdi. Asıl buluşmamız hem röportaj hem de fotoğraf çekimi için iki gün sonra gerçekleşecekti ve kafamda “Helsinki’de yaşamak ve Finnvox’ta çalışmak istiyorum” düşünceleriyle stüdyodan ayrıldım :)
Finnvox’ta Birgün…
İki gün çabucak geçti ve kendimi yine Finnvox’ta buldum. Son derece keyifli bir stüdyo, gitmeden once içerisini son derece lüks ve aimış bir dekorasyınla düşünüyordum ama gittiğimde gördüm ki hiç de öyle değil. Bir kafeteryası var ki baya eski moda koltuklar, ufak bir tv ve içeride kim olduklarını bilmediğim iki yaşlı adam olimpiyatları seyrediyor… Derken Mika Jussila’nın Stüdyo D’de mastering yaptığını öğrendik ve yanına gittik. Mika’nın üzerinde Nightwish t-shirt’ü olması bir yana odası da buram buram Nightwish kokuyordu. Gerek fotoğraflar, gerek pass’ler… Sadece Mika’nın kullandığı bu stüdyo Finnvox içerisinde gördüğüm en güzel stüdyolardan biri hatta birincisi diyebilirim. Amorphis, Apocalyptica, Charon, Children Of Bodom, Doro, For My Pain, H.I.M, Lacrimas Profundere, Lordi, Moonspell, Nightwish, Poison Black, Sabaton, Sonata Arctica, Stratovarius, The 69 Eyes, Sentenced ve To/Die/For gibi birçok (evet, oku oku bitiremediniz) grubun masteringlerini gerçekleştiren Mika ile hem müzik piyasası hem de Finnvox hakkında güzel de bir sohbet gerçekleştirdik. Müzik piyasası sadece burada değil orada da yerlerde sürünüyormuş, gruplar kayıt için, album çıkarmak için orada da akla karayı seçiyormuş. Öncelikle onu öğrenmiş oldum. Bu aralar Türkiye’den bir sürü mail alıyorlarmış mix ve mastering için. Tanıdık bir isim çıkar diye heyecanla sordum ancak henüz bilmediğimiz birkaç isimdi. Bu arada öğrendim ki Nightwish’in klavyecisi Tuomas Holopainen’in de yeni bir grup projesi varmışhatta şu sıralar kendi homestudio’larında Mikko Karmila (kendisi kayıt ve mix konusunda uzman) eşliğinde kayıtlara başlamışlar. Mika, internet sayesinde işlerin daha da kolaylaştığını söylemeden edemedi ve sık sık Türkiye’den gelen her talebe açık olduklarını da dile getirdi. İnterneti özellikle söyledi çünkü grupların yollayacağı bir parçaya ücretsiz olarak mastering yapıp yine internet yoluyla geri yolladığını anlattı. Böylece beraber çalışıp çalışmamak konusunda da karşılıklı daha iyi bir fikir alışverişi gerçekleştirebildiklerini belirtti. Ben derim ki bu fırsatı kaçırmayın. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim Mika bugüne kadar yaklaşık 75.000 şarkının masteringini gerçekleştirmiş artık kaç album siz hesabedin :)
Veda Vakti
Mika ve Risto ile harika sohbetler geçirdik. Stüdyodan ayırlmadan önce de ayak üstü Mikko Karmila ile tanışabildim. Kendisi sürekli yoğun, beraber çalışabilmek için en az 6 ay önceden haberleşmeniz ve tarih almanız gerekiyor. Ayrılık vakti geldiğinde herkesle vedalaşıp karşılıklı teşekkürler edip, bir daha görüşebilme temennileri ile stüdyodan ayrıldık. Şahane bir ormanın içinden şehir merkezine gitmek için otobüs durağına doğru yürüdük. Otobüs tam kalkmak üzereydi ki yetiştik. Belediye otobüsünde Metallica “Nothing Else Matters” çalıyordu… Mika’nın üstüne basa basa “Metal müzik artık bizim folk müziğimiz oldu” dediği aklıma geldi ve yine düşüncelere daldım:)

www.finnvox.fi adresinden Finnvox ile ilgili daha birçok bilgiye ulaşabilirsiniz.

RİSTO HEMMİ RÖPORTAJI

Öncelikle Finnvox’un tarihçesinden bahsedebilir misin?

Burası oldukça uzun zamandır faliyette olan bir stüdyo ilk kayıt 1965 senesinde gerçekleştirildi. Zaman değişiyor, ekipmanlar değişiyor ve şimdi eskisine nazaran ok daha fazla stüdyoya sahibiz. Aynı yapı içerisinde 8 odamız var. Birçok tarzda çalışmalarımız var. Heavy Metal’den klasik müziğe kadar çok geniş bir yelpaze…

Ama benim bildiğim ve duyduğum kadarıyla daha çok metal müzik konusunda ön plana çıkmış durumdasınız?

Evet tabii ki ama bu bizim işimizin sadece bir parçası. Nightwish ve H.I.M gibi dünyaca ünlü Finli gruplar kayıt, mix ve masteringlerini burada gerçekleştiriyorlar. Ama söylediğim gibi aslında bir çok tarzda çalışıyoruz :)

Çalıştığınız bu dünyaca ünlü gruplarla yaşadığınız sizin için unutulmaz olan anlar var mı? Ya da gizli anılar:)

Tabii ki gizli hiçbir şey yok burada :) Ama iyi ekipmanlarımız, stüdyolarımız, akustiğimiz, mikrofonlarımız ve bunun yanı sıra iyi ses mühendislerimiz ve prodüktörlerimiz var. Bu sebeple burada hep iyi sonuç elde ediyoruz. Burada yaptığımız işte yapabileceğimizin her zaman en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Ve genelde de başarılı oluyoruz:) Tabii ki Finli grupların günden güne dünyada daha da popüler olduğunu görmek bizim için çok sevindirici.

Şuanda Türkiye’den FOMA grubunun mix ve masteringlerini yapıyorsunuz. Daha önce de Türk gruplarla çalıştınız Türk rock müziği hakkında ne düşünüyorsun?

Öncelikle şunu söylemeliyim ki dünyanın başka ülkelerinden gruplarla çalışmak her zaman çok hoş ve dünyanın birçok yerinden de iş geliyor. Tayland ve Yeni Zellanda bunlardan birkaç örnek. Ve her ülkenin müziği kendine has bir karaktere sahip. FOMA’ya gelince gerçekten böyle parçaları duyuyor olmak çok sevindirici. Son derece modern bir hard rock diyebilirim. Albümde çok güzel parçalar var her ne kadar sözleri anlamasamda kulağa çok hoş geliyorlar

Türkiye’deki rock müzik ile Avrupa’daki arasında nasıl bir fark görüyorsun?

Tabii ki rock müzik uluslararası bir müzik. Nerede dinlersen dinle benzer şeylere sahip ama önceden de söylediğim gibi çok ince nüanslar var arada. Yine de davul partisyonları olsun, gitarlar olsun hepsi her yerde aynı. Bunun yanındaki yerel farklılıklar da genelde müziği hoş kılıyor.

Son olarak eklemek istediğin birşey var mı?

Daha önce de söyledim ama farklı farklı işler yapmak, farklı farklı ülkelerle çalışmak gerçekten çok güzel. Bu işi yapmayı gerçekten çok ama çok seviyorum.

İpek Atcan
Blue Jean - Ekim 2008