28 Eylül 2008 Pazar

- FINNVOX STÜDYOLARI (Helsinki) -


Metalcilerin ve Rockerların Kabesi: Finnvox!
En çok görmek istediğim ülke hep Finlandiya olmuştur. Hatta neden bilmiyorum ama sanki orda doğmuşum da sonra yanlışlıkla Türkiye’ye düşmüşüm hissi de vardır bende. En sonunda hem biraz tatil hem de FOMA’nın çıkacak olan albümünün mix ve mastering’leri için oraya gidebildim. Uçaktan inene kadar “eh kesin bir aksilik olur da gidemem ben, biliyorum” şeklinde kendi kendime konuşuyordum. Ama sonra bir baktım ki aa Helsinki havaalanındayız. Otele gidip, eşyalardan kurtulup, yorgunluğu bir kenara atıp Helsinki sokaklarında yürüme planları yaparken ben bir taksi geldi ve bindik...
Finnvox’tan Sıcak Bir Merhaba
Takside etrafın güzelliğini seyrederken, derinlerden gelen Judas Priest “Breaking The Law” parçası ile kendime geldim, iPod’umu açık unutmuş olmalıyım diye düşünyordum ki o da nesi, ses taksi şöförünün cep telefonu melodisi… Evet doğru ülkedeydim. Taksiden indiğimizde karşımda koskocaman Finnvox’u gördüğümde epey bir şaşırdım, ben otele gidiyoruz zannederken meğer Finnvox’a gidiyormuşuz. Stüdyoda bizi 25 yılı aşkındır orada çalışan ve stüdyonun müdürü olan Risto Hemmi karşıladı. Stüdyonun 1965 Yılı’ndan bu yana faaliyette olduğunu düşünürsek; Risto da emir başlardan biri diyebiliriz. Planlar dahilinde olmayan bu Finnvox ziyaretimizde Risto ile bol bol sohbet ettik ve bana uçsuz bucaksız ve labirente benzeyen stüdyoyu gezdirdi. Asıl buluşmamız hem röportaj hem de fotoğraf çekimi için iki gün sonra gerçekleşecekti ve kafamda “Helsinki’de yaşamak ve Finnvox’ta çalışmak istiyorum” düşünceleriyle stüdyodan ayrıldım :)
Finnvox’ta Birgün…
İki gün çabucak geçti ve kendimi yine Finnvox’ta buldum. Son derece keyifli bir stüdyo, gitmeden once içerisini son derece lüks ve aimış bir dekorasyınla düşünüyordum ama gittiğimde gördüm ki hiç de öyle değil. Bir kafeteryası var ki baya eski moda koltuklar, ufak bir tv ve içeride kim olduklarını bilmediğim iki yaşlı adam olimpiyatları seyrediyor… Derken Mika Jussila’nın Stüdyo D’de mastering yaptığını öğrendik ve yanına gittik. Mika’nın üzerinde Nightwish t-shirt’ü olması bir yana odası da buram buram Nightwish kokuyordu. Gerek fotoğraflar, gerek pass’ler… Sadece Mika’nın kullandığı bu stüdyo Finnvox içerisinde gördüğüm en güzel stüdyolardan biri hatta birincisi diyebilirim. Amorphis, Apocalyptica, Charon, Children Of Bodom, Doro, For My Pain, H.I.M, Lacrimas Profundere, Lordi, Moonspell, Nightwish, Poison Black, Sabaton, Sonata Arctica, Stratovarius, The 69 Eyes, Sentenced ve To/Die/For gibi birçok (evet, oku oku bitiremediniz) grubun masteringlerini gerçekleştiren Mika ile hem müzik piyasası hem de Finnvox hakkında güzel de bir sohbet gerçekleştirdik. Müzik piyasası sadece burada değil orada da yerlerde sürünüyormuş, gruplar kayıt için, album çıkarmak için orada da akla karayı seçiyormuş. Öncelikle onu öğrenmiş oldum. Bu aralar Türkiye’den bir sürü mail alıyorlarmış mix ve mastering için. Tanıdık bir isim çıkar diye heyecanla sordum ancak henüz bilmediğimiz birkaç isimdi. Bu arada öğrendim ki Nightwish’in klavyecisi Tuomas Holopainen’in de yeni bir grup projesi varmışhatta şu sıralar kendi homestudio’larında Mikko Karmila (kendisi kayıt ve mix konusunda uzman) eşliğinde kayıtlara başlamışlar. Mika, internet sayesinde işlerin daha da kolaylaştığını söylemeden edemedi ve sık sık Türkiye’den gelen her talebe açık olduklarını da dile getirdi. İnterneti özellikle söyledi çünkü grupların yollayacağı bir parçaya ücretsiz olarak mastering yapıp yine internet yoluyla geri yolladığını anlattı. Böylece beraber çalışıp çalışmamak konusunda da karşılıklı daha iyi bir fikir alışverişi gerçekleştirebildiklerini belirtti. Ben derim ki bu fırsatı kaçırmayın. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim Mika bugüne kadar yaklaşık 75.000 şarkının masteringini gerçekleştirmiş artık kaç album siz hesabedin :)
Veda Vakti
Mika ve Risto ile harika sohbetler geçirdik. Stüdyodan ayırlmadan önce de ayak üstü Mikko Karmila ile tanışabildim. Kendisi sürekli yoğun, beraber çalışabilmek için en az 6 ay önceden haberleşmeniz ve tarih almanız gerekiyor. Ayrılık vakti geldiğinde herkesle vedalaşıp karşılıklı teşekkürler edip, bir daha görüşebilme temennileri ile stüdyodan ayrıldık. Şahane bir ormanın içinden şehir merkezine gitmek için otobüs durağına doğru yürüdük. Otobüs tam kalkmak üzereydi ki yetiştik. Belediye otobüsünde Metallica “Nothing Else Matters” çalıyordu… Mika’nın üstüne basa basa “Metal müzik artık bizim folk müziğimiz oldu” dediği aklıma geldi ve yine düşüncelere daldım:)

www.finnvox.fi adresinden Finnvox ile ilgili daha birçok bilgiye ulaşabilirsiniz.

RİSTO HEMMİ RÖPORTAJI

Öncelikle Finnvox’un tarihçesinden bahsedebilir misin?

Burası oldukça uzun zamandır faliyette olan bir stüdyo ilk kayıt 1965 senesinde gerçekleştirildi. Zaman değişiyor, ekipmanlar değişiyor ve şimdi eskisine nazaran ok daha fazla stüdyoya sahibiz. Aynı yapı içerisinde 8 odamız var. Birçok tarzda çalışmalarımız var. Heavy Metal’den klasik müziğe kadar çok geniş bir yelpaze…

Ama benim bildiğim ve duyduğum kadarıyla daha çok metal müzik konusunda ön plana çıkmış durumdasınız?

Evet tabii ki ama bu bizim işimizin sadece bir parçası. Nightwish ve H.I.M gibi dünyaca ünlü Finli gruplar kayıt, mix ve masteringlerini burada gerçekleştiriyorlar. Ama söylediğim gibi aslında bir çok tarzda çalışıyoruz :)

Çalıştığınız bu dünyaca ünlü gruplarla yaşadığınız sizin için unutulmaz olan anlar var mı? Ya da gizli anılar:)

Tabii ki gizli hiçbir şey yok burada :) Ama iyi ekipmanlarımız, stüdyolarımız, akustiğimiz, mikrofonlarımız ve bunun yanı sıra iyi ses mühendislerimiz ve prodüktörlerimiz var. Bu sebeple burada hep iyi sonuç elde ediyoruz. Burada yaptığımız işte yapabileceğimizin her zaman en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Ve genelde de başarılı oluyoruz:) Tabii ki Finli grupların günden güne dünyada daha da popüler olduğunu görmek bizim için çok sevindirici.

Şuanda Türkiye’den FOMA grubunun mix ve masteringlerini yapıyorsunuz. Daha önce de Türk gruplarla çalıştınız Türk rock müziği hakkında ne düşünüyorsun?

Öncelikle şunu söylemeliyim ki dünyanın başka ülkelerinden gruplarla çalışmak her zaman çok hoş ve dünyanın birçok yerinden de iş geliyor. Tayland ve Yeni Zellanda bunlardan birkaç örnek. Ve her ülkenin müziği kendine has bir karaktere sahip. FOMA’ya gelince gerçekten böyle parçaları duyuyor olmak çok sevindirici. Son derece modern bir hard rock diyebilirim. Albümde çok güzel parçalar var her ne kadar sözleri anlamasamda kulağa çok hoş geliyorlar

Türkiye’deki rock müzik ile Avrupa’daki arasında nasıl bir fark görüyorsun?

Tabii ki rock müzik uluslararası bir müzik. Nerede dinlersen dinle benzer şeylere sahip ama önceden de söylediğim gibi çok ince nüanslar var arada. Yine de davul partisyonları olsun, gitarlar olsun hepsi her yerde aynı. Bunun yanındaki yerel farklılıklar da genelde müziği hoş kılıyor.

Son olarak eklemek istediğin birşey var mı?

Daha önce de söyledim ama farklı farklı işler yapmak, farklı farklı ülkelerle çalışmak gerçekten çok güzel. Bu işi yapmayı gerçekten çok ama çok seviyorum.

İpek Atcan
Blue Jean - Ekim 2008

Hiç yorum yok: