6 Şubat 2008 Çarşamba

-JOSS STONE-


Aretha Franklin dinleyerek büyüdüğünü her fırsatta dile getiren Joss, daha 15 yaşındayken ilk albümünü çıkarıp, bu da yetmezmiş gibi iki kez Brit Ödülleri’ni kazanıp dört kez de Grammy’e aday gösterildi. The Rolling Stones, James Brown, Stevie Wonder, Elton John ve Dona Summer gibi büyük isimlerle aynı sahneyi paylaştı ve Live 8’te sahne aldı... İşin ilginç yanı bunların hepsini çok erken yaşta ve çok kısa bir süre içerisinde yaptı. Buradan da çıkan sonuç şudur ki akıl yaşta değil baştadır misali müzik yaşta değil ruhtadır! İkinci albümü ‘Mind, Body & Soul’a gelindiğinde 16 yaşında olan Joss (yine pek büyümüş sayılmazdı) yaptığı röportajlarda sık sık çıkarmış olduğu iki albümde de tam olarak istediğini ortaya koyamadığını dile getiriyordu. Aslında ilk albümle kıyaslanacak olursa söz yazımında daha etkin rol alıyordu. Hatta bu albümle beraber İngiltere listelerinde bir numaraya yerleşerek daha önce Avril Lavigne’ın sahip olduğu birinci sıraya yerleşen en genç bayan vokal rekorunu da kırmış oldu. Billboard listelerinde ise ilk 10’a girmeyi ucundan kaçırdı. Düşünüyorum da memnun olmayıp bu kadar başarılı olmakta güzel olsa gerek. Son albümü ‘Introducing Joss Stone’a gelindiğinde ise söz ve müzik açısından kendini daha iyi ifade edebilmek için bütün albümü kendi yazma kararını almış Joss. Ee tabii büyüdü de, yaş oldu 19 (!) ve geçtiğimiz Mart ayında albümünü piyasaya çıkardı. İyiki de çıkardı albümünü. Böylece güzel mi güzel Joss Stone’u yine bol bol televizyon ekranlarında görme şansına erişmiş olduk ve son albümüyle ilgili kısa bir röportaj yaptık.
Üçüncü albümün olmasına rağmen seni en iyi yansıtan ve kendini en iyi hissettiğin “ilk” albümün olduğunu söylüyorsun. Bu albümün öyle olmasının nedeni ne?
İlk albümüm ‘Soul Session’ı yaptığımda 15 yaşındaydım ve o yaşta o kadar çok yaratıcı kontrole sahip olamıyorsunuz tabii ki bir şeyler yapabiliyorsunuz ama her şeyi değil. Dürüst olmak gerekirse eğer 15 yaşımda her şeyi ben yapıyor olsaydım şuanda yaptığım gibi içime sinene bir şey olmazdı. İkinci albümde ise yaratıcılık açısından daha etkin rol oynadım. Ve üçüncü albüme yani ‘Introducing Joss Stone’u düşündüğümde gayet etkin rol aldım. Prodüktörüm süper birisi sürekli beni dinledi ve aklımdakileri hayata geçirmemde yardımcı oldu. Ve diyebilirim ki bu albümdeki her şeyi ama her şeyi çok seviyorum.
Çok erken yaşta müziğe başladın ve yine küçük yaşlarda New York’a taşındın bu senin için zorluklara neden oldu mu?
Evet, oldukça zorlandım. Ama ben bunu çok istiyordum ve eğer bir şeyi çok istiyorsanız başka şeylerden vazgeçebiliyorsunuz. İyi ya da kötü bir sürü insanla tanışmam tabii ki hayata bakışımı değiştirdi ama bence bu süper bir şey.
Bu albümde Macy Gray gibi isimlerle çalışan ve çalışmalarıyla ünlü olan Raphael Saadiq ile çalıştın. Nasıl oldu da bu çalışma gerçekleşti?
Stüdyoda tanıştık ve gerçekten o, benim müzikal açıdan ne istediğimi çok iyi bir şekilde anlıyor yani sanki aklımı okurcasına ona ne istediğimi söylüyorum ve o da anında anlıyor. Onunla berber çalışıp bu albümü meydana getirmek benim için çok keyifli ve çok onur verici oldu. albüm kaydı süresince, yani iki ay boyunca Bahamalar’daydık oldukça keyifliydi. Aynı zamanda bass çalarak da albümde bana eşlik ediyor.
Çok genç olmana rağmen bir sürü ödül kazandın. Bunun gerçekleşeceğini düşünüyor muydun? Bu çok heyecan verici olmalı.
Hiçbir zaman bunların gerçekleşeceğini düşünmemiştim tabiî ki. Ama her kez gibi benim de hayalimdi. Ve ilk ödülümü aldığımda resmen şok geçirmiştim ama daha sonra bu bir başlangıç diye düşündüm ve dediğin gibi gerçekten çok heyecan verici bir durum.
Şu sıralar Amy Winehouse, sen ve yine r’n’b ve soul müzikle ilgilenen birçok isim zirvede. Bu konuda ne düşünüyorsun?
Her dönem belli müzikler daha popüler oluyor. Bu da böyle bir dönem demek ki. Ancak ben r’n’b ve soul müziğin hiçbir zaman “az sevilenler” kategorisine düştüğünü düşünmüyorum. Önemli olan yapılacak olanı en iyi şekilde yapmak.
Peki bu kadar yoğun tempoda bir erkek arkadaşın var mı ya da sosyal hayatın nasıl?
Kendimi tam olarak verebileceğim ir dönemde değilim birinden birini tam yapmak istiyorsam birinden vazgeçmem gerekli. Vazgeçmek demeyelim ama yine de zor olur benim için. Benim bir tane değil birçok erkek arkadaşım var:) Sosyal hayata gelince dışarı çıkmayı eğlenmeyi, ne bileyim gece çıkmayı filan arada sırada istiyorum. Ama çalışma tempomdan ötürü zor oluyor. Ama açıkçası öyle çokta sevmiyorum dışarılarda olmayı:)

İpek Atcan
Ağustos 2007 - Blue Jean

Hiç yorum yok: