
KOZMİK DOĞANIN SESİ…
Nem 2006’da çıkardıkları “Güneşte Yalnız” albümü sonrası üç yıl süren sessizliğini bozdu ve yeni albümü “Kristalize” ile tekrardan dinleyici ile buluştu.
İlk albümden bu yana üç yıl gibi bir süreç geçti. Nasıl geçti bu üç yıl, neler yaptınız, neler dinlediniz, nelerden etkilendiniz?
Hakan Özlücan: Aslında buna biraz özen gösteren bir grubuz. Şarkıları tasarlamaya başladığımızda müzik dinlemeyi kestik. Etkilenmekten ziyade insanlar dinlediklerinin sonucunda yarışa giriyor. Uluslararası bir yarış oluyor bu. Daha büyük şartlar istiyorsunuz, prodüktörünüzü bunaltıyorsunuz... Bu süreçte öncelikle bir tavır yakalamamız gerekiyordu, onu yakaladık.
İlk albüm ile kıyaslarsak ne değişti?
Hakan: İlk albümümüzdeki referanslara bağlı kalarak ilerledik. Ne yaparsak yapalım Nem kimliği devam ediyor, bu hissedilir bir şey. Farklı bir müzik zekasına sahip olma isteğimiz devam ediyor ve sınırlarımızı zorluyoruz.
Kıvanç Bosuter: Zaten bir şey yaptıysak, onun ikincisini yaparken ilkinden kopamazsınız. Eğer öyle olursa ilkinde yakaladığınız insanları koparırsınız. İlk albüm çıktığı zaman ikinci albümün soundunu konuşuyorduk. Yaptığımız şeyin farklılığının farkındaydık, başkaları da bunun farkındaydı ve bu albümde de çok uzak bir yere gitmedik.
Hakan: İlk albümde de bu albümde de kozmik temaları, gökyüzünü sürekli olarak irdelememiz bizim için bir ilham kaynağı. Yola oradan çıktık zaten ve bunu müziğimize de yansıttık. Ve herkesin hayal gücünden maksimum faydalandık. İlk albüm sonrası “Nem öyle bir albüm yaptı ki ikinci albümlerinde bunu aşmak için kendilerini çok strese sokmalılar” gibi yazılar çıkmıştı. Bu cevabı çok iyi verdiğimizi düşünüyoruz.
Parçalarınız doğal hayat, insan ve teknoloji içeriyor. Konsept albüm de diyebilir miyiz?
Hakan: Çok da değil. Sevgi taşıyan ve kozmik dokulardan bahseden ve hepsinin bütün olduğunu düşünen pop rock sound’unda bunu büyütüyoruz.
Kıvanç: Şarkılar her birimize farklı şeyler anlatıyor. Ben annem için dinliyorum, başkası başka bir şey için. Ayrıca ben şarkıyı, resmi ya da sinema filmini yapan adamın duygusunu keşfetme taraftarı değilim.
Sound’unuzu nasıl tanımlıyorsunuz?
Hakan: Ben tamamen gökyüzüne bakma hissi olarak görüyorum. Baştan sona kozmik doğa. Umarım herkese bunu yaşatır.
Emre: Ben tamamen beyaz olarak tanımlıyorum.
Ilıca: İlk albüm “Güneşte Yalnız”da çalan dört kişinin ortasında oturuyormuş hissi yaşarsınız. Ama bu albümde daha “pop” olmaya çalıştık. Daha katmanlı, çok kanallı ve aydınlık bir albüm.
Yıllar sana dönüp baktığınızda Nem’in nasıl bir yer edinmiş olmasını istersiniz?
Hakan: Her zaman genç ve ölümsüz. Aynı zamanda da aç. Her zaman daha iyisini yapmak için çalışmak zorundasınız. Şimdi kafamızdaki soru şu: “Bu Puslar Map’i (manası kapakla ilgili kutuda) nasıl aşacağız?”
ALBÜMÜN KAPAĞINA DAİR…
Hakan: İlk albümden beri gelen bir şey var, yıldızlar. “Bu anlamı daha iyi nasıl yükleriz?” sorusu ile kendimizi sorgulayıp duruyorduk. Ve sonuç olarak yıldızların arkasından bir şey almak istedik. O da Voyager 1 oldu. Bunu NASA’dan aldığımız için mutluyuz. Bunu yapan müthiş bir matematikçi ve bunu paylaştığı için kalben de müthiş biri olduğuna inanıyoruz.
Emre Koylu: Voyager 1, Voyager 2 1977 yılında evrendeki yolculuğuna başladı. Şu anda evrende insan yapımı, en uzakta olan cisim. Voyager 1 uydusuna Carl Sagan’ın evrene bir mesaj iletme fikri üzerine bir altın disk yerleştiriliyor ve bu altın disk üzerinde bir takım simgeler var. Bunlardan biri de albüm kapağımızda gördüğünüz, Frank Drake’in yaptığı “Puslar Map” (Puslar Haritası).
Hakan: Bu harita evrendeki güneş sistemimizi gösteren bir harita. 14 tane kalbi atan yıldız var ve merkezi de güneş. Frank Drake 85 yaşında ve o da böyle bir şey beklemiyordu sanırım ve kabul etti. Biz şu anda konuşurken bu güneş sisteminde ilerliyor ve 10 yıl sonra da güneş sistemimizden çıkacak.
İpek ATCAN
Blue Jean - Nisan 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder